Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Başkanı Erkan Baş, Meclis’te düzenlediği haftalık basın toplantısında yerel seçimlere ilişkin mesaj verdi. “stratejik oy” çağrılarıyla genel seçimde partisine yaşatılanları, yerel seçim sürecine yol göstermesi için hatırlatmayı görev bildiğini dile getiren Baş, “İYİ Parti’nin Ankara Milletvekili, bir canlı yayında ‘Ben Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a oy verdim’ dedi. Şimdi kim kimi arkadan hançerledi?” ifadelerini kullandı.
TİP Genel Başkanı Baş, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki (TBMM) haftalık basın toplantısını bugün düzenledi.
Erkan Baş, TİP Hatay Milletvekili Can Atalay’ın tutukluluğundan Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) Atalay hakkındaki ikinci ihlal başvurusunu Genel Kurul’a göndermesine, AKP kurucusu Faruk Koca’nın hakem Halil Umut Meler’e yönelik saldırısından Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlunun motokurye Yunus Emre Göçer’in ölümüne sebep olmasına, Özak Tekstil işçilerinin direnişinden yerel seçimlere, gündeme ilişkin birçok konuda önemli açıklamalarda bulundu.
AYM’nin Can Atalay kararı
Baş’ın açıklamaları özetle şöyle:
“AKP döneminde Türkiye, tarihinin en adaletsiz günlerini yaşayan bir ülke haline geldi. Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altındayız, normal şartlarda adaletin a’sından söz edebildiğimiz bir ülkede, bu parlamentoda yurttaş tarafından kendisine verilen görevi yerine getirmesi gereken Hatay Milletvekilimiz Can Atalay hala esir tutuluyor. Biraz evvel Anayasa Mahkemesi’nin ilgili bölümünün ikinci ihlal başvurusunu, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarının uygulanmamasını içeren başvurumuzu oy birliğiyle Genel Kurul’a sevk ettiğini öğrendik.
TIKLAYIN – AYM’den Can Atalay kararı; oy birliği ile Genel Kurul’a sevk edildi
“AYM, oy çokluğuyla aldığı kararın uygulanmamasına karşı, oy birliğiyle ihlal kararı vermeli”
Elbette doğru olan bölümün bu kadar açık bir ihlali oy birliğiyle kabul etmesiydi. Şimdi yapılması gereken tek bir şey var, buradan çağrı yapıyoruz: Anayasa Mahkemesi öncelikle, ivedilikle bu ihlal başvurusunu gündemine almalı ve daha önce oy çokluğuyla aldığı kararın uygulanmaması karşısında oy birliğiyle ihlal kararı vermeli ve artık çeşitli bahanelerin arkasına sığınarak halkın iradesini gasp etme oyununa bir son verilmeli. Çok net ifade ediyorum. Anayasa Mahkemesi kendi verdiği kararı uygulamayan, Anayasa’yı ayaklar altına alan bu ihlale karşı sessiz kalmamalı. Daha önce ne oy kullanmış olursa olsun bütün üyeler oy birliğiyle bu ihlali karar altına almalıdır.
Can Atalay’dan söz ediyoruz ama hep söyledik, bizim meselemiz sadece Türkiye İşçi Partisi’nin bir milletvekillinin uğradığı haksızlığı dile getirmek değil. Bu yargı darbesi aslında ülkede, halkımızın deyimiyle ‘tuz koktu’ noktasına geldiğimizi gösteren örneklerden bir tanesi.
“Rejim Yerkel’ler, Koca’lar ceza almasın hatta ödüllendirilsinler diye Can Atalay’ı, bizim arkadaşlarımızı cezaevinde esir tutuyor”
Mesela, geçtiğimiz gece bir futbol maçında, on binlerce insan tribünde, belki milyonlarcası ekranları başında izlerken bir kulüp başkanı sahaya iniyor hakeme yumruk atıyor. Beraberindekiler yere düşen hakemi tekmeliyor. Şu görüntü sanıyorum herkesin gördüğü görüntü artık Türkiye’de. Soma’da maden katliamında evladını kaybeden bir yurttaşa tekme atan o takım elbiseli beyzadeyi de sanırım hatırlayacaksınız. Şimdi ‘Neden Can Atalay’ı gündem yapıyorum?’ sorusunun cevaplarından bir tanesi, belki alakasız gözüken bir konuyla birbirini bağlıyor. Ne kadar benziyor değil mi iki fotoğraf birbirine, yerde yatan bir insana alçakça tekme atan iki şahıs. Mesele şu, bu cüreti nereden alıyor? Hatırlayın, o Yusuf Yerkel denilen şahıs herhangi bir ceza aldı mı? Ne cezası? Arkasından Frankfurt’a ticari ateşi olarak atandı, ödüllendirildi.
Soma’da evladını kaybeden insanların hakkını arayan Can Atalay’ı tutuklayıp milletvekili seçilmesine rağmen cezaevinde tutmaya devam ederken, onun hakkını almak için mücadele ettiği aileleri tekmeleyen Yusuf Yerkel’i Frankfurt’a ticari ateşi olarak atarsanız, ‘Ben iktidarım, bana yaslanan bu ülkede istediği her şeyi yapabilir’ derseniz işte kendisi de AKP kurucusu olan Ankaragücü Kulübü Başkanı gibi başka bir beyzade çıkar aynı pervasızlığı yapar. Şunu açıkça söyleyelim. Bu rejim Yusuf Yerkel’ler, Faruk Koca’lar ceza almasın diye, hatta ödüllendirilsinler diye Can Atalay’ı, bizim arkadaşlarımızı cezaevinde esir tutuyor.
“Siz mi bu ülkeyi şiddetten kurtaracaksınız?”
Şimdi Cumhurbaşkanı’ndan ilçe yöneticisine kadar herkes sırayla hakem Halil Umut Meler’e desteğini açıklıyor, beyanatlar veriyor. Bu beyanatları samimi bulan var mı? Bu beyanatlarda herhangi bir samimiyet var mı? Gerçekten sporda şiddeti, sporu bırakın ülkede şiddeti ortadan kaldırmak gibi bir amacı olduğunu düşünen bir tek yurttaşımız var mı? Açın bakın, her toplumsal olayda, anayasal bir hak olan gösterilerde, protestolarda hep aynı şiddet görüntülerini görmüyor musunuz? Bir işçi ne zaman hakkını arasa, bir madenci ne zaman hakkını arasa sokak ortasında aynı görüntüler, aynı şiddet görüntüleri ortaya çıkmıyor mu? Sonra çıkıyorlar, sözde saldırıya uğrayan hakemin yanındalarmış. Yahu siz ‘Sporda şiddete yönelik düzenleme’ adı altında passolig ile Çalık Holding’in sahibi olduğu Aktif Bank’ı zengin etmek için, sadece size karşı ses yükselten futbol izleyicilerini fişleyebilmek için organizasyonlar yapan bir şebekesiniz. Siz mi bu ülkeyi şiddetten kurtaracaksınız?
“Hasan Bitmez hakkındaki sözler Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tümü açısından büyük bir suç”
Dün Hasan Bitmez’in konuşmasının sonuna doğru tutanaklara ‘AKP sıralarından’ diye geçen ifade, bu meclis açısından yüz kızartıcıdır, Adalet ve Kalkınma Partisi’nin tümü açısından büyük bir suçtur. En basitinden, ‘Suçun şahsiliği’ ilkesi vardır, ‘Münferit bir vakadır’ diye açığa çıkartmaları gerekirken göreceksiniz koruyacaklar. Hepsi hep beraber o sözleri sahiplenecekler.
TIKLAYIN – Saadet Partili Bitmez kalp krizi geçirince, AKP sıralarından “Allah’ın gazabı böyle olur işte” diye bağırıldığı tutanağa geçti
Yunus Emre Göçer cinayeti
Üzülerek paylaşıyorum ama iktidara yakınsanız, iktidarın yandaşıysanız, zenginseniz, paranız varsa, bu ülke mahkemelerinde istediğiniz kararlar çıkıyor. İşlediğiniz bütün suçlar yanınıza kar kalıyor. Buyurun örnek, Somali Cumhurbaşkanı’nın oğlu güpegündüz evine ekmek götürmek için çalışan bir motokuryeyi, Sevgili Yunus Emre Göçer’i katletti. Herkes gördü, açık bir katliam, açık bir cinayet. Ne yaptı iktidar? Birisi sizin ortağınız, birisi siyasi olarak güçlü, öbürü ekmek derdindeki bir motokurye; öldürürsün, verirler pasaportunu, çıkarsın ülkene gidersin. Bu mudur adalet?
“Özak işçilerinin mücadelesini yükseltmek için seferberlik başlatıyoruz”
Değerli arkadaşlar, Özak Tekstil işçileri Urfa’da sanayi bölgesinde Tam 17 gündür anayasal hakları için direniyorlar. Sendikalı olmak istiyorlar, Anayasal haklarını kullanmak istiyorlar, evlerine ekmek götürmek istiyorlar, huzurlu mutlu bir yaşamın yolunu arıyorlar. Bunun karşısında sendika başkanını gözaltına almak mı dersiniz, işçilere saldırmak mı dersiniz, işçilerin ailelerini arayıp tehdit etmek mi dersiniz, her tür hukuksuzluk, her tür alçaklık bu arkadaşlarımıza karşı uygulanıyor. Şunu da söyleyeyim, bir tane kotu 2 bin liraya, 3 bin liraya satan herkesin bildiği meşhur marka, bu kıyafetleri üreten işçilerin, bu muameleye maruz kalmasına karşı hiçbir şey yapmıyor. Her gün milyonlarca lira para kazanıyorlar, orada toplasanız 100-150 tane işçinin hakkını vermemek için varlarını yoklarını ortaya koymuş durumdalar. Biz Türkiye İşçi Partisi olarak Birleşik Tekstil İşçileri Sendikası’nın, Özak işçilerinin çağrısını ve mücadelesini yükseltmek için tüm partimize seferberlik çağrısı yapıyoruz. Partili arkadaşlarımız bulundukları illerde ve ilçelerde, bu büyük patron Levi’s mağazalarının önüne gidecekler, oradaki yurttaşlara bu işçilerin uğradığı haksızlığı, o patronun üç kuruş daha fazla para kazanmak için işçilere reva gördüğü bu muameleyi anlatacaklar, bu mücadele ülkenin dört bir yanında yükselecek.
“Yurttaşların alın terinin nereye harcandığını bütçe tartışmalarında Meclis’e taşıyacağız”
Değerli yurttaşlar, Meclis gündeminde bütçe var. Olağan koşullarda bütçeyi tartışmamız gerekir, olağan koşullarda Türkiye’de halkın büyük çoğunluğunun vergileri ile oluşan kamu bütçesinin iktidar tarafından nasıl sermayeye peşkeş çekildiğini konuşmamız gerekir. Önümüzdeki günlerde alın terimizin, emeğimizin nasıl gasbedildiğini, nasıl kullanıldığını ve nasıl ülkedeki bir avuç zengini daha zengin ettiklerini yurttaşlarımızın bilmesi için veriler paylaşmaya devam edeceğiz. Ama bugün için şunu söyleyeyim: Bu meclisin normalde en önemli yetkilerinden bir tanesi bütçenin hazırlanmasıyken, sadece Türkiye için de değil dünyanın her yerinde Meclis’le bütçe neredeyse yan yana anılırken, Saray Rejimi Anayasa değişikliği ile beraber Bütçe Kanunu’nu mecliste onaylanmaması durumunda bir önceki yılın bütçesinin yeniden değerlenme yoluyla uygulanmasını karar altına almıştı. Bu zaten fiilen Meclis’in yetkilerinin askıya alınması anlamına geliyor. Ama yurttaşlarımızın emeğinin, alın terinin nerelere ve nasıl harcandığını, Saray’daki o lüks hayata, o sermaye çetelerinin servetlerini büyüten operasyonlara ilişkin değerlendirmelerimizi de bütçe tartışmalarında Meclis’e taşımaya çalışacağız.
“Şimdi kim kimi arkadan hançerledi?”
Sonunda ne oldu? Para, paranın gücü, reklamın gücü, öz eleştiri veriyorum, sesimizin yetmemesi nedeniyle Eskişehir’de İdris Nabi Hatipoğlu isimli İYİ Parti milletvekili adayı meclise girdi. Sonra ne oldu? Tıpış tıpış Adalet ve Kalkınma Partisi saflarına geçti. İşte bakın değerli yurttaşlar, hani seçimden önce çıkıyorlar sizin karşınıza, diyorlar ya ‘Oraya oy vermeyin şöyle olur, buraya oy vermeyin şöyle olur, aman stratejik oy kullanın, aman o oy boşa gider’… İşte Eskişehir’i, Eskişehir’deki emekçileri temsil edecek bir genç işçinin önü böyle kesildi. Ve o sizin değerli oylarınız, kıymetli oylarınız ile milletvekili seçilen kişi bugün sizin tam karşısında durduğunuz Adalet ve Kalkınma Partisi saflarında yerini aldı. Utanarak söylüyorum, İYİ Parti’nin Ankara ikinci bölgeden birinci sıra milletvekili, bir canlı yayında çıktı, dedi ki ‘Ben Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a oy verdim,’ Şimdi kim kimi arkadan hançerledi?